ESSEC tarafından 143 Fransız ve Fransız-Türk ortaklı şirket üzerinde yapılan araştırmaya dayanan rapor, Fransız sermayesinin Türkiye’deki ekonomik etkisini ortaya koydu.

Toplantıda konuşan CCEF Türkiye Komitesi Başkanı Franck Mereyde, Fransız firmalarının Türkiye’de uzun vadeli bakışla hareket ettiğini belirterek, 2020–2024 döneminde toplam yatırım tutarının 3,8 milyar avroya ulaştığını, önümüzdeki üç yıl için planlanan yatırım miktarının ise 5 milyar avro olduğunu söyledi. Türkiye’nin sadece bir pazar değil, birçok Fransız şirketi için bölge ülkelerine açılan stratejik bir merkez olduğunu vurgulayan Mereyde, “Türkiye'deki Fransız yatırımcılar uzun vadeli yatırımcılardır. Bugün, Türk-Fransız Derneği’nin 140. yılını kutluyor olsak da birçok şirket çok daha eski. Bu, Fransız ve Türk şirketleri arasında çok uzun vadeli bir ilişki olduğu anlamına geliyor.” dedi.
 
Fransa Dış Ticaret Konseyi Genel Sekreteri Esra Dündar Loiseau, araştırmanın detaylarını paylaşarak, Fransız şirketlerinin Türkiye’de 143 bin 517 kişiye doğrudan, 385 bin kişiye dolaylı istihdam sağladığını, ülkede 197 üretim tesisi bulunduğunu aktardı. Loiseau ayrıca, şirketlerin ekonomiye 18,7 milyar avroluk GSYİH katkısı yaptığını, 2024 cirosunun 36,6 milyar avroya ulaştığını ve bu firmaların ihracatının toplam satışlarının yüzde 22’sini oluşturduğunu belirtti. 

Ar-Ge harcamalarının son üç yılda 700 milyon avroyu aştığına dikkat çeken Loiseau, şirketlerin büyük çoğunluğunun karbon ayak izi ölçümü ve sürdürülebilirlik uygulamaları yürüttüğünü ekledi. Bunun yanı sıra, yönetim pozisyonlarındaki kadın sayısını artırmak için harekete geçen şirketlerin yüzdesinin yüzde 64 olduğunu vurgulayan Loiseau, “Kadınların, Türk ekonomisine entegrasyonu, Fransız ve Fransız-Türk şirketlerinin de stratejilerinin merkezinde yer alıyor ve bu konuya oldukça önem veriyorlar.” diye konuştu.

Cumhurbaşkanlığı Yatırım ve Finans Ofisi İletişim Dairesi Başkanı Gökhan Yücel ise Türkiye’nin değişen küresel değer zincirlerinde bölgenin önemli bir bağlantı noktası haline geldiğini dile getirerek, Fransa ile ikili ticaret hacminin 2024’te 27,3 milyar doları geçtiğine dikkat çekti. 

Türkiye’de şu anda 1.739 Fransız sermayeli şirketin faaliyet gösterdiğini hatırlatan Yücel, raporun gelecekteki yatırımlar için yol gösterici nitelik taşıdığını belirterek “Bu raporu okurken, sadece bir veri derlemesi veya bir istatistik envanteri olarak görmekten ziyade, aynı zamanda içinde bulunduğumuz dönemin ruhunu, küresel ekonominin nabzını ve önümüzdeki dönemin yatırım ufkunu gösteren bir yol haritası olarak görmek de faydalı olacaktır.” ifadelerine yer verdi.

Fransa’nın Ankara Büyükelçisi Isabelle Dumont, Fransa Dış Ticaret Danışmanları Türkiye Komitesi’nin hazırladığı raporun Türkiye’deki Fransız varlığını tarafsız biçimde ortaya koyduğunun altını çizerek, rapordaki verilerin diğer konuşmacıların aktardıklarıyla uyumlu olduğunu söyledi. Dumont, Fransız şirketlerinin Türkiye ekonomisine uzun yıllardır güçlü katkı sunduğuna değinerek, yatırımların ülke genelinde 197 üretim tesisiyle yaklaşık 500 bin kişiye istihdam yaratırken, GSYH’ye doğrudan ve dolaylı katkının yüzde 1,6 seviyesine ulaştığını vurguladı. Dumont, ayrıca 2020–2024 dönemindeki 3,6 milyar avroluk yatırımın önümüzdeki üç yılda 5 milyar avroluk yeni bir yatırımla devam edeceğini vurgu yaptı.

Fransız ve Fransız-Türk şirketlerinin inovasyon ve sürdürülebilirlik kadar kadın istihdamı ve kapsayıcılığa da ciddi önem verdiğini belirten Dumont, Ar-Ge’ye ayrılan 700 milyon avronun yanı sıra, start-up iş birlikleri, döngüsel ekonomi projeleri ve özellikle kadın girişimciliğini destekleyen programların raporda geniş yer bulduğunu aktardı. 

“İlerleyen 5 yıl içinde büyük yatırımların devam edeceğini söylemiştiniz. Bu yatırımlar hangi sektör ve firmalar tarafından gerçekleşecek?” sorusuna CCEF Türkiye Komitesi Başkanı Franck Mereyde şu yanıtı verdi:

“Az önce araştırma raporunda sunduğumuz 14 şirket toplamda 50 milyon avroluk yatırım yapacaklarını belirtti. Bu yatırımlar tüm sektörlerde olacak fakat somutlaştırmak gerekirse; endüstri, lojistik, inşaat ve turizm diyebiliriz.”